NİĞDE ÖMER HALİSDEMİR ÜNİVERSİTESİ’NDE YAZAR SEVİNÇ ÇOKUM
24 Ekim2018 tarihinde yazar Sevinç Çokum Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi’nde romancılığı ve hikayeciliği üzerine bir söyleşi yaptı. İlgiyle izlenen etkinliğe Doç.Dr.Ramis Karabulut ve Dr.Sibel Bulut kürsüden katıldılar. Sevinç Çokum, konuşmasından sonra öğrencilerin ve ayrıca Ramis Karabulut’un farklı noktalardan analizlerine dayalı ilginç sorularıyla eserlerine çözümleyici açıklıklar getirdi. Akademisyenlerle akşam yemekte buluşan ve sohbetlerini sürdüren Çokum, 25 Ekim sabahı Niğde’den ayrıldı.
TOKAT- KİTAP GÜNLERİ
12-26 Ekim 2018 tarihlerinde Milli Eğitim Bakanlığı çerçevesinde Tokat Belediyesi’nce düzenlenen 2. Kitap Fuarı renkli geçti. Okurlar ve öğrencilerle buluşan yazarlar okul söyleşilerine katıldılar.
Usta yazar Sevinç Çokum kitap fuarında iki gün için ayrılan imza saatlerinde büyük ilgi gördü. Çokum, etkinlik için görevli öğretmenler Sevil Alaçam ve Elif Sayar’ın mihmandarlığında okul söyleşilerine katıldı, şehrin tarihi köşelerini kısmen gezen romancı, eski konakları, Mevkevihane’yi, Basmacılar Çarşısı ve sokağını, Gülbahar Hatun Camii, Ali Paşa Camii gibi eserleri görme imkânı buldu. Yazar, Mahperi Hatun Meslek ve Teknik Anadolu Lisesi, İbni Sina MTAL, ,Atatürk Anadolu Lisesi, İMKB Sosyal Bilimler Lisesinde konuşmalar gerçekleştirdi.
İSTANBUL EDEBİYAT FESTİVALİ TÜRKİYE YAZARLAR BİRLİĞİ ONUR ÖDÜLÜ
Türkiye Yazarlar Birliği ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Daire Başkanlığı tarafından 5-10 Aralık 2018 tarihleri arasında 10.İstanbul Edebiyat Festivali düzenlendi. Festivalin son günü edebiyatımızın seçkin roman ve öykü yazarı Sevinç Çokum için kültürümüze katkıları dolayısıyla özel bir program gerçekleştirildi.15 Aralık Cumartesi günü iki oturumlu olarak süren toplantıda Sevinç Çokum onur konuğu olarak yer aldı. Panele yazarın eserlerini değerlendirmek üzere konuşmacı olarak TYB Genel Başkanı yazar D.Mehmet Doğan, Çokum’un İstanbul Üniversites’inden hocası Prof.Dr. İnci Enginün, Erciyes Üniversitesinden Prof.Dr.Hülya Argunşah, Balıkesir Üniversitesi’nden Prof.Dr.Mehmet Narlı, şair ve yazar Ömer Erdem, hikayeci Necip Tosun, Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesinden Doç.Dr.Ramis Karabulut katıldı. Sevinç Çokum, düşünce ve duygularını belirten bir konuşma yaparak katılanlara teşekkür ettikten sonra TYB Onur Başkanı D.Mehmet Doğan ve İstanbul TYB Başkanı Mahmut Bıyıklı’dan Şeref Belgesi’ni aldı.
2019 SEVİNÇ ÇOKUM FLORYA TEVFİK ERCAN ANADOLU LİSESİ’NDE
Usta Yazar Sevinç Çokum, 14 Şubat 2019 Perşembe günü öğrencilerle buluştu. “ İstanbul’u Okuyorum” projesi kapsamında Florya Tevfik Ercan Anadolu Lisesi’nde ilgiyle karşılanan Çokum, gerçekleştirdiği söyleşide eserlerini anlattı, öğrencilerin sorduğu Hevenk -Kayıp İstanbul adlı kitabıyla ilgili soruları cevaplandırdı. Roman ve öykü ustası, aynı zamanda deneme, anlatı, anı, senaryo türü eserleri bulunan Sevinç Çokum söyleşi sonunda uzun bir kuyruk oluşturan öğrencilere kitaplarını imzaladı.
2017 KAYSERİ ERCİYES ÜNİVERSİTESİ KONFERANS VE İMZA GÜNÜ
Yazar Sevinç Çokum, ERCİYES ÜNİVERSİTESİN’de Söyleşi ve İmza Günü Etkinliğine Katıldı;
Erciyes Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü ile Kadın Çalışmaları Araştırma ve Uygulama Merkezi (KAÇAUM) tarafından 8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinlikleri kapsamında, Yazar Sevinç Çokum’un katıldığı söyleşi ve imza günü düzenlendi.
Edebiyat Fakültesi Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen etkinliğe; Yazar Sevinç Çokum’un yanı sıra; Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Karamehmet Yıldız, Edebiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Muhittin Kapanşahin, KAÇAUM Müdürü Prof. Dr. Asuman Gölgeli, Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hülya Argunşah ve çok sayıda akademisyen ve öğrenci katıldı.
Etkinliğin açılış konuşmasını yapan Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hülya Argunşah, “Her yıl 8 Mart’ta kadın hakkı yoksunluğu hatırlanır ve hatırlatılır. Önemli olan 8 Mart Dünya Kadınları Günü’nde yapılan etkinliklerin bütün dünyada ve Türkiye’de farkındalık yaratması ve kadın hakkının insan hakkı olduğu bilincinin yerleşmesidir” dedi.
“Gözyaşı Çeşmesi: Kırım’da Son Düğün” adlı romanı hakkında bilgi veren Yazar Sevinç Çokum, “İnternette bir sitede okuyucularımdan biri ‘Hilal Görünce’ adlı romanımı okuduğunu ve romandan çok etkilenerek romanda anlatılan Kırım’da bulunan Gözyaşı Çeşmesini gidip gördüğünü söyledi. Bunun üzerine ‘Hilal Görünce’ adlı romanımı yalnız bırakmamak için Gözyaşı Çeşmesi: Kırım’da son düğün romanımı yazmaya karar verdim. Tarihî bir roman olduğu için öncelikle yoğun bir ön araştırma yaptım ve romanı hazırladım. Bu romanın kalıcı olacağına ve hiç unutulmayacağına inanıyorum ” diye konuştu.
Söyleşinin ardından Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Karamehmet Yıldız, Yazar Sevinç Çokum’a plaket ve kadınlar günü armağanı takdim etti.
Daha sonra KAÇAUM Müdürü Prof. Dr. Asuman Gölgeli, Yazar Sevinç Çokum’a teşekkür belgesi takdim ederken, Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hülya Argunşah ise çiçek takdim etti.
Söyleşi imza töreni ve kokteyl ile son buldu.
2016 ERZURUM KİTAP FUARI
Edebiyatımızın seçkin ismi, öykü ve roman yazarı Sevinç Çokum Erzurum Kitap Fuarı’nda okuyuculara kitaplarını imzaladı.28Nisan-8Mayıs 2016 tarihleri arasında Erzurum Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen ve bu yıl üçüncüsü gerçekleştirilen kitap fuarına çok sayıda yayınevi ve yazar katıldı. Havuzbaşı Kent Meydanında yapılan fuarın şehre hayli hareketlilik getirdiği gözlemleniyordu.
2 Mayıs günü Kitpa standında kitaplarını imzalayan Sevinç Çokum Erzurum’un tarihi yapısının ve anlamının kitaplara gösterilen ilgiyle daha da zenginleştiğini söyledi. Çokum, emeği geçen yetkililere teşekkür ederek, bu çabaların Büyükşehir Belediyesi’nin katkılarıyla daha da verimli hale geleceğini ve daha büyük bir alanda gerçekleşmesi gerektiğini belirterek ”İmza alan ve küçük küçük sohbetler yaptığımız kitapseverlerin arasında ilk kez geldiğim bu şehrin üniversitelerinden daha geniş sayıda öğrenci veya öğretim görevlisi görmek isterdim. Yine de çeşitli okullardan veya mesleklerden katılımda yer alan, ayrıca edebiyat, Türkçe öğretmenlerine geldikleri için teşekkür ediyorum.”dedi.
Sevinç Çokum, TRT Erzurum Radyosunda “Ağustos Başağı”romanı uyarlamasının yayınlandığı 3 Mayıs günü de Doğu’nun Sesi” programında bir söyleşiye katıldı.
DOĞUMUNUN 100.YILINDAN BEHÇET NECATİGİL
Türk Edebiyatının özgün şiir ustası Behçet Necatigil doğumunun 100.yılında çeşitli etkinliklerle anılırken Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünün çalışmaları ve Y.K.Y’nın katkısıyla bir sempozyum düzenlendi. 6-7 Nisan 2016 tarihinde Sedat Hakkı Eldem Söylem-Evinde gerçekleşen toplantıya, Şairin kızları Selma Necatigil, Ayşe Sarısayın, öğretim üyeleri, yazarlar, dostları, öğrencileri konuşmacı olarak katıldılar.
1916 yılında doğan ve 1979 da vefat eden Behçet Necatigil şiirin yanı sıra radyo oyunları yazmış, Almanca’dan çeviriler yapmıştı. Şair Türkçenin zenginliğini sanatlı mecazlı söyleyişleriyle aktarırken, yaşayan dünya ile kendi beni arasındaki geçişleri incelikli gözlemleriyle ortaya koydu. Geçmişten kopmadan ve hüzün birlikteliğinde yokluklar, kayıplar üzerinde durup, eleştirel bakışını şiire sindirerek ördü sanatını. Çocukluğu sırasında Beşiktaş^ta aynı mahallede oturmuş olan Sevinç Çokum sempozyumun Selim İleri’nin yönettiği bölümünde yaşadığı semtle bağlarını, şairle tanışmasını anlattı. Çokum, Nacatigil’in birkaç mektubundan söz ederek birini dinleyicilere okudu.
Ünlü Yazar Sevinç Çokum Zeytinburnu Belediyesinin Kültür ve Sanat Etkinliğine katıldı. Tarih 26.2.2016
Edebiyatımızın seçkin öykü ve roman yazarı Sevinç Çokum, Zeytinburnu Belediyesi Kültür ve Sanat Merkezinde “Bir Hayat Bir Hikaye” adlı her ay gerçekleştirilen programın bu ayki konuğu oldu. 26.2. 2016 Cuma akşamı 19:00 ve 21:00 arasında dinleyiciler karşısında gerçekleştirilen söyleşiyi Hece Dergisindeki çalışmaları ve edebiyat araştırmalarıyla da tanıdığımız usta hikayeci Hüseyin Su yönetti.
Bu etkinliği, okuyucularla birlikte genç kuşaktan hikaye, roman ve dergi dallarında çalışmaları olan isimler izledi.Hüseyin Su, Sevinç Çokum’u eserleriyle tanıttıktan sonra öykücülüğe başladığı yıllardan süregelen öykü ve roman dünyasının ana çizgilerini yazardan seçtiği cümlelerle örnekledi. İlgiyle izlenen ve iki yazar arasındaki ilginç soru ve cevaplarla devam eden söyleşide Çokum kendisinin ortaya attığı Abukizm felsefesinden de bahsetti. 90′lı yıllardan sonra sanat anlayışındaki değişimleri “Bağımsız yazar olmanın kendisine kazandırdığı özellikleri anlattı..Çokum ayrıca dinleyicilerin sorularını da cevaplandırdı.
SEVİNÇ ÇOKUM’UN YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ DAVUTPAŞA YERLEŞKESİNDE ROMAN SÖYLEŞİSİ
Sevinç Çokum, Yıldız Teknik Üniversitesi Davutpaşa Yerleşkesi Türkçe Bölümünde lisans ve yüksek lisan öğrencileriyle karşılaştırmalı örnekler sunarak bir söyleşi yaptı. Kalabalık bir dinleyici kitlesinin Çokum’un kendi roman karakterleri, dil ve anlatım farklılıklarıyla kişilerin özelliklerini vermesi konusunda özeni ortaya kondu. Yazarın son romanı Kırmalı Etekler ve daha eski eseri Hilal Görününce romanında yoğunlaşan dinleyiciler söyleşi sonunda kitaplarını imzalattılar.
01.04.2015
TÜYAP’TA İMZA…
Son yazdığı Kırmalı Etekler adlı romanı yayımlanan Sevinç Çokum, 9 Kasım 2014 Pazar günü Tüyap Kitap Fuarında okuyucularla buluşup kitaplarını imzaladı.
Sevinç Çokum Trabzon 6. Sanat Günlerinde…
Trabzon 6. Sanat Günleri 13-19 Ekim 2014 günlerinde sanatçı ve yazarların katılımıyla gerçekleşti. Etkinlikte yer alan usta romancı ve öykücü Sevinç Çokum, 17 Ekim akşamı Trabzon’daki tarihî Sanat Evinde “Romanı Yaşamak” konulu bir konuşma yaptı. Öğretmen ve öğrencilerin de yer aldığı dinleyicilerin arasından Çokum’a ilginç sorular yöneltildi. Batı ustalarından da örnekler verip yorumlarını aktaran yazar daha sonra kitaplarını imzaladı.
Sevinç Çokum’un 9 Nisan Söyleşisi
Öykü, roman yazarı Sevinç Çokum bu defa 9 Nisan 2014 Çarşamba günü, Özel Kumburgaz GURUR Sağlık Meslek Lisesinde öğrencilerle bir söyleşi yaptı. Edebiyat Öğretmeni Büşra Şirin’in hazırladığı etkinlikte yazarın fotoğrafları ve eserleriyle ilgili bir köşe hazırlandı. Çokum’un kitaplarını okuyarak hazırlıklı gelen lise öğrencileri yazara hayatı ve eserlerini kapsayan ilginç sorular yönelttiler. Programda yazarın isteğiyle Behçet Necatigil’in Eski Sokak şiiri okundu.
İçimde İz Bırakan Şehir – Çorum
Hitit Üniversitesi’nde Bir Söyleşi Dolayısıyla
7 Nisan 2014 Pazartesi günü bana hep ücra şehirlerimizden biri gibi gelen Çorum’daydım. Oğlum ve aynı zamanda asistanım olan Ali’yle zihnimde içe kapalı, biraz da küskün gibi şekillendirdiğim Çorum’a 6 Nisan gecesi uçakla giderken bu şehirden güçlü bağlarla ayrılacağım aklıma gelmezdi. Hitit Üniversitesi’nde öğrencilerle bir söyleşi yapmak üzere daha önceden İstanbul’da bir sempozyumda tanıştığım Doç Dr. Meral Demiryürek’ e söz vermiştim. Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı olan Meral Demiryürek, programı hayata geçirmek için aylardır özen ve titizlik göstererek beni de bilgilendiriyordu.
Aslında İç-orta Karadeniz Bölgesinin ili olan Çorum’u önceleri sadece ünlü leblebisi, romanımızın büyük ismi Kemal Tahir’in yattığı hapishane ve bir de kazı araştırma merkezi Alacahöyük’le bilirdim. Oralara yolum hiç düşmemişti çünkü. 2010 yılında yayımlanan, Ankara, İstanbul, Yalova gibi illerde geçen Arada Kalmış Tebessüm Romanımı yazarken, Hitit, Frigya medeniyetlerini merak edip kaynaklara bakmıştım biraz. Çorum’un Hititlerin başşehri olduğunu öğrenmiş, kişilere, görünüş ve ruh bakımından bir zenginlik katmak için eski çağ medeniyetlerinin sembollerine yer vermiştim. Romanın kahramanı ve anlatıcısı ressam Feda’nın soyadı Alaca’yı Çorum’un bir ilçesinin adından almıştım. Alaca ilçesinde bulunan Alacahöyük bölgesi kazıların yapılmasıyla birlikte dünyaya sunulmuş bir bilgi hazinesiydi. Zaten Kızılırmak ve Yeşilırmak arasında yer alan Çorum ve Kızılırmak ‘ın hilal şeklindeki çizgisine denk gelen yerler, Hititlerden, Frigyalılara, Romalılardan Selçuklu ve Osmanlıya kadar kadar eski medeniyetlere beşiklik etmişti. Arada Kalmış Tebessüm romanımda Hitit ve Frigya sembollerini kullanmamın şimdi sıradan bir rastlantı olmadığını düşünüyorum.
Çorum’un merkezinde tam da şehrin kalbinden geçen upuzun Gazi Caddesinde ve Osmanlı Saat Kulesi’nin çevresindeki yürüyüşümüz sırasında şehrin kendisine has özelliklerini fark edebiliyordum. Anadolu’nun çoğu illerinde karşılaştığım vefalı, ölçülü, iddiasız ve sade çizgiler burada da gözüme çalınıyordu. Cadde neredeyse uzaktan Saat Kulesi’nin adeta gözcülüğünde sürüp gidiyordu. İstanbul’da dev yapıların arasında yer yer kaybolmuş, ezilmiş geçmişin semtlerini, abidelerini düşündüm. Burada yeni yapılarla eskiler arasındaki savaşa rağmen yer yer aralardan kendini gösteren asıl mimariyi şimdilik fark edebiliyordunuz. Pencere özellikleriyle ev ustalıklarının örneklerine rastladığım gibi, eski kartpostallardan hayranlıkla seyrettiğim, iki katlı, enine doğru geliştirilmiş cumhuriyet yapılarından Çorum’da da yaşayanlar vardı.
İnsan ve mekan kaynaşmışlığının izleriydi galiba benim hissettiklerim. Özellikle Çorum’un, türleri çoğaltılmış leblebisinin, Osmancık pirinçlerinin satıldığı Ulu Cami çevresindeki dar sokaklara sıralı dükkânlar, eski İstanbul çarşılarına götürdü beni. Her tür esnafı bulabilirdiniz oralarda; terzisinden kundura tamircisine kadar. Köhnelik değil, hayır; orada zamanın sıvadığı bir renk hakimdi. Kimbilir akşamdan sonra geç saatlerde el ayak çekilmeğe başlayınca nasıl rüyalı bir hale bürünürdü o sokaklar…
Nereye gitsek her yer İstanbul oluyor desem, belki haksızlık etmiş olacağım, ama Kâtipler Konağı’nda bir an kendimi çocukluğumun tahta merdivenli, beyaz duvarlı, nişli, avlulu evlerinden birinde bulur gibi oldum. İşlemeli örtüler, yüklükler, avluda anaç bir ayva ağacı İstanbul’dan önce çiçeğe durmuş. Masal ve gerçek karışımı her şey. Bizde müze sevgisi ve ilgisi nedense gelişemedi; ayrıca eski değerleri korumak, eskileri korurken geçmişi anlamak fikri de öyle. O sebeple dış ülkelerde bir ressamın oturduğu çardağı ve kahve iskemlesini sahiplenen anlayışa da nedense henüz geçilmiş değil. Hitit Müzesinde şehre ve hatta genel olarak Anadolu’ya has kahvehaneyi, leblebici ve bakırcı dükkânlarını temsili olarak gördüğünüzde, ceketleri duvarda asılı işlerine koyulmuş cansız mankenlerle konuşasınız geliyor. Milattan öncesi kap kacak, şu gün yapılmış gibi algıladığım Hitit işi gümüşlü akikli takılar, evvelin savaş aletleri şaşkınlık veriyor insana.
Tabii dostlukla uzanan eller, kucaklaşmalar insanın en güzel resmini oluşturan hallerdir. O gün Hitit Üniversitesi Edebiyat Bölümünün Konferans Salonunda bir söyleşi yapmıştım; salon ağız ağıza doluydu. Bir kısım dinleyici ayaktaydı, bazıları açık kapının önüne ardına birikmişti. Meral Demiryürek’in tanıtıcı konuşmasından sonra söze girdim; galiba benim de en rahat konuşmamdı, daha çok gülmeyi gülümsemeyi amaçlayan.Genç yüzler içleri dolu, gerçekten dinlemeyi ve öğrenmeyi isteyen insanları yansıtıyordu, ilgileri ve söylemleri de aynı yoldaydı. Anadolu’nun ileri medeniyetlerle yoğrulu toprakları üzerinde “İşte güzel işler yapacak olan insanlar!” dedim kendi kendime. Belki birçok müzeler, birçok araştırma alanları, akademiler, bilim yuvaları kuracaklar onlar. Ve üretecekler…
Konuşmalarımda dünün bugünün karşılaştırılması, popülerliğin gölgesinde direnen gerçek değerler gibi konulara girdim. Kendi hayatımdaki aykırılıkları, iniş çıkışları, kendime karşı eleştirilerimi…Güldüler zaman zaman. Söz gelimi “ Bir şeyi anlatırken başka bir konuya geçiyor, neden sonra ona yeniden dönüyorsunuz. Bunu neden yapıyorsunuz?” şeklindeki soruya, “Ben de bilemiyorum Sahi neden öyle oluyor acaba?” diye cevap verdiğim zaman da güldüler.
Sorular genellikle öykü ve romanlarımla ilgiliydi. Bunları, “beni etkileyen çevreler, desteklemiş olan isimler, Türkçeyi kullanışım, birikimlerimi neye borçlu olduğum, anlatım tarzım, gözlem ve betimlemelerim, yaşanmışlıkların payı, karakterlerle isimlerinin bağlantısı, kitaplarımı yazarken herhangi bir plan yapıp yapmadığım, kendi yaşamımdan kesitler alıp almadığım, öteki sanatlarla olan ilgim, kitap adlarının tabiatla ilgili isimlere dayanmasının sebepleri ve eserlerde yer alan karakterlerin özellikleri, benim kişiliğimin yansıdığı noktalar.” şeklinde sıralayabilirim.
Etkinliğin gerçekleşmesinde payı olan isimlere; başta Hitit Üniversitesinin değerli Rektörü Prof.Dr. Reha Metin Alkan’a, güler yüzleri, dostlukları ve ilgileriyle hatırlayacağım Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Demiryürek’le edebiyata hayatın kendisini katarak hizmet eden Eşi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Doç. Dr.
Meral Demiryürek’e, ilgi ve çabalarıyla katkıda bulunan Halk Edebiyatı Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. sevgili Atiye Nazlı’ya, Yrd.Doç.Dr. Elif Ayan Nizam’a, Öğretim Görevlisi Canan Uğurdağ’a, Okutman Burcu Özaydın’a, Öğretim Görevlisi Sevinç Ahundova’ya, Araştırma Görevlileri, Alperen Uluer Yaşar, Hasan İlkay Al, Ahmet Özhan Sucu’ya, Öğretim Üyesi Hiclal Demir’e, Hitit Müzesi Müdürü Önder Bey ve uzman yardımcılarına, Amasya-Merzifon Hava Limanı’ndan bizi kara yoluyla Çorum’a, daha sonra Çorum’dan tekrar uçağa ulaştıran Mustafa Kahraman’a sonsuz teşekkürlerimi iletiyorum.Üniversitenin bu çalışmaları daha başka yazar konuklarıyla sürdürecek olmalarından memnunluk duyuyorum.
Çorum ve Hitit Üniversitesinde yaşadığım o içten kaynaşma zihnime ve kalbime güzelden ve başarıdan yana çok şey bıraktı. Bundan böyle Hitit Üniversitesi için “O benim de gözde üniversitem!” diyebilirim.
Sevinç Çokum
Sevinç Çokum “Kütüphaneler Haftası” Etkinliğinde
“Yazarlar Okullarda” projesi kapsamında Sevinç Çokum, 24 Mart 2014 Pazartesi günü Emlak Konut Mimar Sinan Anadolu Lisesi’nde öğrenci ve öğretmenlerle bir sohbet gerçekleştirdi. Edebiyata daha fazla ilgi gösterilmesi gerektiğini vurgulayan, diğer ülkelere göre kitap okuma oranının hayli düşük ve çok gerilerde olduğunu belirten Sevinç Çokum geçmişle bugün arasında kıyaslamalar yaptı. Yazar, kendi eserlerinin geçirdiği aşamalardan da söz ederek, kalemini besleyen yazarları tanıttı, yerli yabancı eserlerden okunacak örnekler konusunda öğrencileri bilgilendirdi. Sohbet, öğrencilerin renkli sorularıyla, insan, toplum, tarih, psikoloji, sosyoloji alanlarını da kapsıyordu.
Yazar Tarık Buğra, Vefatının 20. Yılında Eskader bünyesinde (Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği) Cağaloğlu’ndaki Timaş Kitap-Kahvede anıldı.
Eskader’in haftada bir gerçekleştirilen ve ilgi çeken toplantılarından biri 28 Şubat 2014 Cuma günü yirmi yıl önce vefat edenTarık Buğra’ya ayrılmıştı. İlk olarak genç ney sanatçısı Akif Arslan’ın solo konseriyle başlayan etkinliği, her zamanki gibi yazar Mehmet Nuri Yardım yönetiyordu. Konuşmacı olarak katılanlarsa roman ve öykü yazarı Sevinç Çokum, gazeteci yazar Ünal Sakman, Gürbüz Azak ve Ünal Bolat’tı. Ancak izleyiciler arasından da Tarık Buğra’yla ilgili hatıralarını dile getirenler oldu.
Sevinç Çokum hikayelerini ilk gören ve değerlendiren, Ankara’da yayınlanan Hisar Dergisine göndererek destekleyen yazarın Tarık Buğra olduğunu söyledi. Zaman zaman karşılaşmalarını ve sohbetlerini anlatan Çokum, ayrıca yazarın öyküleri, Gençliğim Eyvah, İbişin Rüyası, Yağmur Beklerken gibi romanları üzerinde durdu.
Gürbüz Azak, Ünal Sakman ve Ünal Bolat, Tarık Buğra’nın kişiliğini ve gazete çatısı altındaki hoş anılarını anlattılar.
Sevinç Çokum’un katıldığı Etkinliklerden…
9 Kasım 2013 cumartesi günü Sevinç Çokum Beylikdüzü Kitap Fuarı, Kapı Yayınları Standında okuyucularıyla buluştu.
Burada Çokum’un son romanı Çok Yapraklı İlişkiler ve önceki kitaplarından Al Çiçeğin Moru, Rozalya Ana, Hilal Görününce, Ağustos Başağı, Arada Kalmış Tebessüm ve Bizim Diyar gibi Kapı Yayınlarınca yeni baskıları yapılan kitapları sergilenmişti. Sevinç Çokum ziyaretçilere kitaplarını imzalarken, onlarla kısa sohbetlerde bulundu.
II. Milletlerarası Tarihî Roman ve Romanda Tarih Sempozyumu:
7-9Kasım 2013 tarihlerinde İstanbul Büyükşehri Belediyesi, Türkiye Yazarlar Birliği, Mili Saraylar Müzecilik ve TanıtımBaşkanlığı atarafından Dolmabahçe Sarayı Sanat Galerisinde düzenlenen sempozyuma Sevinç Çokum bir bildiriyle katıldı.
7 Kasım Perşembe günü Prof.Dr Yakup Çelik yönetimindeki ikinci oturumda Sevinç Çokum bildirisi “Tarihi Romanda Yaşanmışlık” üzerine konuştu. Diğer konuşmacılardan Sadık Yalsızuçanlar “Roman ve Tarihin Gerilimli İlişkileri Üzerine Notlar”, Murat Koçak “Tarih Romanda Tekerrür Eder mi?”, Annaguli Nurmehmet “Büyük Göç-Oğuz Yurdu Romanlarında Tarih ve Edebi Unsurlar”, John McDonagh Notlar”, A Portrait of a City in James Joyce’s Dubliners- James Joyce’un Dublinliler’inde Bir Şehrin Portresi” başlıklı bildirilerini sundular.
Türkiye Dil Ve Edebiyat Derneğinde Sohbet:
Sevinç Çokum, 12 Ekim 2013 Tarihinde Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği’nin Eyüp’teki yerinde İnsan ve Kitap konulu bir konuşma yaptı. Derneğin Ahmet Yesevi toplantı salonunda Nevzat Beyhan yönetiminde yapılan sohbette Sevinç Çokum, çocukluğundan bu yana etkilendiği kitaplardan söz etmenin yanında romanlarının ön hazırlık çalışmaları, kitapların insanlara katkıları hakkında da dinleyicileri aydınlattı. Sohbet sonunda Çokum, derneğin bahçesinde kitaplarını imzaladı.
http://www.youtube.com/watch?v=si8uRoCN_PY
DOĞU OKUYOR PROJESİ – BİTLİS KONFERANSI:
Sevinç Çokum “Doğu Okuyor “projesi çerçevesinde Bitlis Valiliğinin davetiyle bir konferans verdi. Bitlis İl Milli Eğitim Müdürü Mehmet Emin Korkmaz’ın başkanlığında gerçekleştirilen etkinlikte Sevinç Çokum, Adilcevaz Halk Eğitim Merkezinin uzaktan eğitim salonunda öğrencilere hitabetti. Konferans aynı anda 6 ilçeden ve paydaş illerden görüntülü ve sesli olarak izlendi.Yazarlık hayatı, insan kitap ilişkisi ve son yazdığı Çok Yapraklı ilişkiler romanıyla ilgili olarak konuşan Çokum öğrencilerin ilginç sorularıyla karşılaştı. Öğrenciler, doğa ve insan yakınlığı, öykü ve romanda yaşanmışlık, yazarın İstanbul’la bağlantıları, çevresinin ve okuduğu eserlerin onu yönlendirmesi konularında çeşitli sorular yönelttiler. Toplantı, Çokum’un öğrencilerle sohbet ederek kitaplarını imzalamasıyla son buldu.
Öyküde Kadının Sesi- Sempozyum;
“7-8 Mart 2013 tarihlerinde gerçekleşen “Günümüz Türk Öyküsünde Kadının Sesi “ adlı sempozyuma Sevinç Çokum “Kadın ve Hayatın Olduğu Yer” adlı bildirisiyle katıldı. Fatih Sultan Mehmed Vakıf Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Bölümü, İstanbul Üniversitesi ve Küçük Çekmece Belediyesi tarafından düzenlenen sempozyumda Sevinç Çokum 1970-80 arasında hem öykücülüğün yaygınlaştığını, hem de kadın yazarların bu alanda seçkinleştiğini vurguladı. Çokum, kadınları en inandırıcı ve en iyi işlenmiş şekliyle kadın yazarların öykülerinde gördüğümüzü belirtti.
Kitap Okuma Kampanyaları;
Sevinç Çokum, Milli Eğitim Bakanlığının desteklediği okullarda kitap okuma ve kitapları sevdirme etkinliklerine katılımını sürdürüyor. “Okumayı Seviyorum” adıyla doğan ve daha başka yazarları da kapsayan bu çalışmalarda pek çok okulu ziyaret eden Çokum, geçen yıl Beylikdüzü İlçesindeki okullarda öğrencilerle buluşmuştu Bu yıl da “Her Okulda Bir Yazar Var” projesi çerçevesinde Bağcılar Kazım Karabekir İlköğretim Okulunda ve İbni Sina Anadolu Lisesinde söyleşiler yaptı, soruları cevaplandırdı, kitap imzaladı. Çokum, bu kaynaşmayla çocukların, gençlerin kitaba daha fazla ilgi duyduklarını ve yaşayan bir yazarı karşılarında görmenin heyecanını yaşadıklarını belirtiyor. Bağcılar İlçesi’nin çok sayıda ve hayli kalabalık olan okullarına ve diğer ilçelere kendi öğrencilik yıllarında böyle bir şansa erişmediğini düşünerek istekle gittiğini söylüyor yazar.
“Her Okula Bir Yazar” projesi kapsamında yazar SEVİNÇ ÇOKUM Bağcılar Kazım Karabekir İlköğretim Okulunda öğrencilerimizle bir söyleşi yaptı.”
Öğrencilerimiz Sevinç ÇOKUM´un “Çırpıntılar, Rozalya Ana, Ağustos Başağı, AL Çiçeğin Moru” adlı kitaplarını okudular. Okudukları kitaplardan sorular hazırlayarak yazara sordular. Öğrencilerimize samimi ve ilham verici cevaplar veren Sevinç ÇOKUM, söyleşinin sonunda öğrencilerimizde bulunan kitaplarını imzaladı.
Tüm okulumuz adına değerl yazarımız Sevinç ÇOKUM´a teşekkür ediyoruz…
SÖYLEŞİDEN KESİTLER:
“Bağcılar’daki bu okuma hareketi büyük bir çıkıştır. Tebrik ediyorum…”
Sevinç ÇOKUM, Bağcılar’da eğitim ve idare camiasının eğitime verdiği önemi iyi bildiğini, yıllardır Bağcılar’da çok sayıda söyleşiye katıldığını belirtti. “Bağcılar’daki bu okuma hareketi büyük bir çıkıştır. Tebrik ediyorum.” diyerek önemli bir tespitte bulundu.
“Bir dil ne kadar zengin olursa edebiyatı da o kadar zengin olur…”
Söyleşide sorulan bir soru üzerine Sevinç ÇOKUM, edebiyatın gelişmesi ile dilin zenginliği arasındaki ilişkiye dikkat çekerek “Bir dil ne kadar zengin olursa edebiyatı da o kadar zengin olur.” diye yanıt verdi.
“Düşüncenin, kültürün, psikolojik konuların, insanın iç dünyasının romancısıyım…”
Bir öğrencinin “Kaç tür yazar var? Siz yazar olarak nerede duruyorsunuz?” sorusu üzerine “Ben yazarların sınıflandırılmasını doğru bulmuyorum. Ben düşüncenin, kültürün, psikolojik konuların, insanın iç dünyasının romancısıyım. Konu olarak kimsenin yazmadığı farklı konuları tercih ediyorum.” diye karşılık verdi.
“Lacivert Taşı ve Çok Yapraklı İlişkiler en sevdiğim kitaplarımdır.”
En beğendiği kitabının hangisi olduğunun sorulması üzerine yazar “Lacivert Taşı ve Çok Yapraklı İlişkiler en sevdiğim kitaplarımdır.” cevabını verdi.
“Nasıl yazar oldum? Biraz tesadüf, biraz okumak, biraz heves, biraz yetenek ve hep daha iyisini başarma arzusu benim yazar olmamdaki etkenlerdir.”
Bir öğrencinin, yazarlığa yönlenmesinde nelerin etkili olduğunu sorması üzerine Sevinç ÇOKUM “Nasıl yazar oldum? Biraz tesadüf, biraz okumak, biraz heves, biraz yetenek ve hep daha iyisini başarma arzusu benim yazar olmamdaki etkenlerdir.” dedi.
İbni Sina Anadolu Lisesi’nde Öğrencilerle Buluşma
14 Mayıs 2013… Okulları, okuma yarışları, kütüphaneleri ile ünlü, evlerle, insanlarla dolu, bir nabız gibi atan Bağcılar’dayım yine. İstanbul’un okuyan örnek ilçesine, içinde bağlar bahçeler hayal ettiğim Bağcılar’a çiçekler dermeğe gitmiş gibiyim.
Bu defa İbni Sina Anadolu Lisesi… Yazar, öğrenci buluşması. Sesler, gülüşler, düşünülmüş sorular, anlamlı gözler… Konferans değil, ders değil, kaynaşacağız işte! Toplantı salonuna girmeden önce, değerli Okul Müdürü İbrahim Er ve Edebiyat Öğretmeni Murat Türedi ile birlikte kütüphanenin önünden geçerken, açık kapıdan içeriye göz attım. Öğrencilerin kimisi ayakta, kitapları karıştırıyor, kimisi oturmuş bir şeyler yazıyor acele acele. Bir telaş ve hareketlilik, adeta bir gazete idarehanesindeler…Benim en sevdiğim görüntü budur işte. Çalışma saatlerimde ben de böyleyim. Raflarda kitap arar, sözlüklere bakar, dosyaları açar, oturur kalkar, dışarıda günün rengi değişir, masamdaki saatin akreple yelkovanı yarışır, fakat ben sayfaların arasında kaybolur giderim.
Benden önce gelenler de bu havada soluklandılar, benden sonra gelenler de… Öğrencilerin gözlerinde kitap sayfalarının aydınlığı… Pek çok birinciliklerin güvenli duruşu içindeler. Konuşmamı dinlerken bezginlik, sıkılmışlık seçilmiyor yüzlerinden. İlgili, canlı, soru sormak için yine yarıştalar birbirleriyle. Ne hoş, benim de içimde sevinç ve gönenç, onlarla onlar adına bir kanatlanış…
“Hiç yarım bırakıp yazmaktan vazgeçtiğiniz bir çalışmanız oldu mu?”
“Şimdi karşımızda konuşan Sevinç Çokum’la yazar Sevinç Çokum arasında ne gibi farklar var?”
“ Yazar olmak istediğinizde sizi destekleyen birileri var mıydı?”
Böylesi sorular ardarda geliyor, parmaklar hep havada. Bağcılar’ın sevimli, çalışkan çocukları, gençleri ! Sizlere kalıcı birkaç cümle armağan edebildimse ne mutlu…
MARDİN SOHBETLERİ
Mardin’de düzenlenen sohbet toplantılarından birine katılan Sevinç Çokum, eserleri ve sanat görüşü üzerinde yoğunlaşan konuşmasında yazarların tanığı oldukları dönemleri atlamamalarını vurguladı. İnsana ve topluma farklı doğrulardan bakılmasına öne verdiğini belirten Çokum, Mardin’in mimari eserleri açısından farklı ve ilginç çizgiler taşıdığını, bu çizgilerin günümüz mimarisiyle bağ oluşturması gerektiğini söyledi. “Kaldığım Artuklu Kervansarayı’ndaki odanın penceresinden ele ele omuz omuza benzer çehrelerle dizili eski Mardin yapılarının zamanın rengi gibi duran tozlu sarısı, gece bu donanımın ışıklarla dopdolu kucaklaşması unutulur gibi değil.” diyordu Sevinç Çokum.
13 Aralık 2010
KAYSERİ’DE RUS YAZARLARLA BULUŞMA
22- 23 Nisan 2011 tarihlerinde Kayseri’de bir edebiyat etkinliği gerçekleşti. Aralarında, Sevinç Çokum’un da yer aldığı yazarlar grubu, yayın kuruluşu temsilcileri, eleştirmen ve çevirmenler Rus yazarlarıyla bir araya geldiler.
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Erciyes Üniversitesi, Kapadokya Meslek Yüksek Okulu ve Yeni Ufuklar Dergisinin işbirliği ile “İki Edebiyat Tek Dünya” başlığı altında bir sempozyum yapıldı. Ürgüp Göreme gezileri ve iki ülkenin dostluğunu sergileyen gösteriler düzenlendi.Kendi yazarlarımızın eserlerinin Rusçaya çevrilerek Rusya’da; günümüz Rus yazarlarının eserlerinin Türkçeye çevrilerek basılması amacıyla görüşmelerin yapıldığı etkinliğin hayata geçecek sonuçları bekleniyor.
Sempozyum’a konuşmacı olarak katılan Sevinç Çokum tarih boyutları içersinde birbiriyle en fazla savaşmış iki ülke olmalarına rağmen, aralarında yakın bağlar bulunduğunu örneklerle dile getirdi.
28, 29 Kasım 2012 tarihlerinde, Nuh Peygamber Şehri diye de anılan Cizre’de öğrencilerle buluştum. Bugün, Şırnak iline bağlı bir ilçe olan Cizre’ye Sayın Kaymakam Şenol Koca tarafından davet edilmiştim. 30 Kasım Cuma sabahı ayrıldığım bu topraklar, kısa zaman parçasına rağmen unutamayacağım izler bıraktı bende. Bir defa yüzyıl öncesi Güneydoğuyu çevreleyen ve bir bölümü Cizre’de geçen Lacivert Taşı adlı romanımla ilgiliydi bu buluşma. Aynı zamanda kutsal çizgileriyle eski medeniyet ve kültür yadigarlarını taşıyan, Dicle sularıyla yıkanıp, Cudi ve Gabar Dağlarıyla gölgelenen bu beldeyi hayatın içersinden tanıdım. Bilmediğim kapılardan girip, sınırdaki geniş düzlüklerin aydınlığına karıştım. Gözlerinde yüzlerce ışığın kaynaştığı, zeki, ileriye dönük öğrencilerle bir araya geldim ve onların beni şaşırtan bilgece sorularını cevaplandırdım. Uzun kuyruklardan sabırsızca uzattıkları kitabımı ne diyeceğimi, ne yazacağımı bilemeden imzaladım.
Halkla hemhal olmuş, Kaymakam Şenol Koca’nın içten davranışlarına, çalışkanlığına, Osman Gökhan Öğretmenin programı yürütme azmine, ilgisine ve edebiyatı bir sevda gibi yaşamasına tanık oldum. Gençlik Merkezi Müdürü Abdülhakim Selimoğlu’nun bu topraklarla ilgili geniş bilgisinden yararlanıp dostluğundan da pay aldım. Öğretmenlerle yaptığımız sohbetlerde onların ne kadar seçkin ve bilgice dolu olduklarını fark ettim. Tartışmaya açık, eleştirmekten çekinmeyen insanlardı. Başarılı ve övünülesi öğrencilerin okuduğu Fen Lisesindeki hocalar ve öğrenciler bana aydınlık geleceği gösterir gibiydiler. Karamsarlığa düşmedim hiç; içimde kıpırtılarla oradan ayrıldım.
Geride notlarım ve güzel anılarla birlikte Osman Gökhan’ın ve aynı zamanda asistanım olan oğlum Ali Çokum’un çektiği fotoğraflar kaldı. Tanıdığım tanıştığım kim varsa, aşçı ve sürücülerimize kadar herkes dostlukta, kardeşlikte yarışıyorlardı adeta. Hepsine selam olsun. Teşekkürlerimle…
Sevinç Çokum
Günübirlik Konya
Konya Büyükşehir Belediyesinin düzenlediği Kitap Günleri’nin bu yıl ikincisi gerçekleşti. Enes Yayınları işletme sorumlusu Ali Osman Avcıoğlu’nun davetlisi olarak 4 Aralık 2012 tarihinde günübirlik Konya’daydım.Şehrin soğuğa ve kara açılmağa hazırlanan günlerinden biriydi. Yıllar içersinde şehir alabildiğine büyüyüp yayılmış, adeta donmuş bir resim gibiydi.
Ali Osman Beyin refakatiyle Mevlana Müzesi ve türbesini, ayrıca Şehitlik Müzesini ziyaret edip, son romanım Lacivert Taşı etrafında konuşmak üzere, öğretmen, öğrenci ve diğer okuyucu kitlesiyle Zindankale Surlarının bulunduğu yerde, Enes Kitap Sarayında bir araya geldik. Burada samimi bir hava içersinde sohbetimizi gerçekleştirerek, Kapı Yayınları standında kitaplarımı imzaladım.
Kendimi değil, kitabımı anlatacağımı ifade ederek başladığım söyleşiye dinleyiciler sorularla katıldılar. Gerçekten çok hoş, ilginç sorulardı bunlar. Hele oradan geçmekte olan ve anlattığım yüzyıl önceki iç göçün seline kapılarak duraklayan ve söyleşiye katılan bir okuyucu,
“Buradan geçiyordum. Dedeniz ve babanızla ilgili olarak anlattığınız göç dikkatimi çekti. Benim ailem de yıllar önce Mardin’den göç etmişlerdi.” diyen heyecanlı genç adamın, yoluna devam edemeyip orada kalmış olması beni de duygulandırdı. Daha sonra Lacivert Taşı’nı imzaladığım kuyrukta o da vardı.
Ali Osman Beyin “Kar kenara yağdı..” tabirince karın şehrin içersine değil de çevresindeki kırlıklara veya yükseltilere yağdığı, havanın sertçe soğuğundan anlaşılıyordu. Yine de dünyaya söyleyeceklerini söylemiş o bir su damlası gibi yağmurlara karışıp yeniden yeniden yağan Mevlana’nın ardında, müze ve türbesinde hiç eksik olmayan bir kalabalık var. Yerli ve yabancı gezicilerin hayat bulmuş yüzleri…Kırk yıl sonra ikinci kez yine aralıklardan birinde ve yeni yıla yakın günlerde ikinci defa Mevlana’dayım. Buraya rüya çağrılarıyla ya da hiç yoktan bir iç tel kopmasıyla gelen, hep bir kapıya gidecek olan insanlara karışarak akşamı buldum.
Katkılarıyla Sayın Konya Büyükşehir Belediyesi Başkanı Tahir Akyürek’e ve görevlilerine, etkinlikte yer almamla ilgili zahmet ve çabaları için Ali Osman Avcıoğlu’na ve diğer emeği geçenlere teşekkür ediyorum.
Sevinç Çokum
Sayın Sevınç hanım
Sizin Cizreyi ziyaretetmeniz biz anne babaları ne kadar mutlu ettiğini kelimelerle anlatamayız Çünkü hem çocuklarımıza hem de ülkemize sahip çıkıyorsunuz. gökhan benim oğlum size saygıda kusur etmeyeceğine inanıyor selamlarımı sunarım.
LACİVERT TAŞI tam anlamıyla bizi anlatıyor sanki beni, annemi , babamı , dedemi törelerimizi diclyi, şirvanı, tiloyu, cudiyi doğrusi kitabı okurken roman değilde aslına bütün genlerimle hücrelerimle güney doğu,yu yaşıyorum. mucize diyorum çünkü yaklaşık bir yıldır kitap almamıştım cok yoğun çalıştıgım için okumaya zamanımda yok aslında konya büyükşehir olduğu halde istediğim tür kitapları kolayda ulaşamıyorum reklam panosunda gördüm kitap günlerini bir ihtimal belki ardıklarımı bulurum diye ama bulamamıstım. tam çıkıyordum sevinç hanımın söyleşisine denk gekdim. aman dedim hepsi aynı kafadan yazarlar dedim.ama içimden bir ses onu dinle onu dinle dedi iyikide dinledim bu yirmi yıllık gurbetimin toprağımdan uzak kalışma hasretime ilac gibi geldi LACİVERT TAŞI saygı değer büyük insan size bütün benliğile teşekür ediyorum vede ön yargılı davrandığım için sizden tekrar özür diliyorum saygılarımla